Skip to main content

Bazı karakterler kazanmak için değil, direnmek için yaratılmıştır. Onlar kendilerine büyük zaferler vaat etmez, küçük yenilgilerini kabullenerek yaşarlar. Yavaş konuşurlar, az gülümserler ve çoğu zaman toplumun dışında bir köşeye çekilmişlerdir. Ama sinema onların hikayelerinde derinleşir, çünkü bu sessizlikte başka bir tür kahramanlık vardır. İşte tutunamayanların, sessiz çığlık atanların, sinefil kalbine dokunan 10 film.


🎬 Stranger Than Paradise (1984, Jim Jarmusch)

Amerikan bağımsızının sessiz patlaması. Boşluğun ortasında gezinen üç karakterin, hayatla kurduğu pasif ama dirençli ilişki. Soğuk mizahın ilk saf örneklerinden.

🎬 Taste of Cherry (1997, Abbas Kiarostami)

İntihara karar vermiş bir adamın, mezarını kazacak birini ararken tanıdığı hayatlar. Sessizliğin ve çölün ortasında yankılanan insanlık.

🎬 Aki Kaurismäki’nin Ariel’i (1988)

İşsiz bir adam, kadersiz bir aşk, devrim ihtimali olmayan bir ülkede son bir kaçış. Finlandiya’nın gri sokaklarında, beyaz Cadillac’la yazılmış bir direniş manifestosu.

🎬 The Last Black Man in San Francisco (2019, Joe Talbot)

Kentsel dönüşümle birlikte kimliğini kaybeden bir adamın evine tutunma çabası. Görsel olarak nefes kesici, içerik olarak politik ama kişisel.

🎬 Fallen Angels (1995, Wong Kar-wai)

Geceye sıkışmış, yalnızlıkta sürüklenen karakterler. Aşka, kimliğe ve zamana dair neonlu, sigara dumanlı bir yolculuk.

🎬 The Man Who Sleeps (1974, Georges Perec – Bernard Queysanne)

Paris’in sokaklarında sadece var olan, ama hiçbir şey yapmayan bir adam. Birinci tekil şahıs anlatım ve tek sesli iç monologla, sinemada varoluşun en sessiz hali.

🎬 Inside Llewyn Davis (2013, Coen Kardeşler)

Yeteneği olan ama zamanı yanlış. Folk müziğin ortasında tutunamayan bir adam, hayatın sürekli aynı döngüsünde kayboluyor.

🎬 Jeanne Dielman, 23 quai du Commerce, 1080 Bruxelles (1975, Chantal Akerman)

Günlük rutinin içindeki görünmez isyan. Üç gün boyunca bir kadının ev içi hayatına tanık oluruz ama o çöküş anı geldiğinde, tüm sinema tarihi değişir.

🎬 Wendy and Lucy (2008, Kelly Reichardt)

Bir kadın ve köpeği. Yoksulluk, sistem dışına düşmek, insan onurunu koruma arzusu. Her karesiyle kalp sıkıştıran bir Amerikan trajedisi.

🎬 Naked (1993, Mike Leigh)

Londra sokaklarında, varoluşsal bir patlama yaşayan, entelektüel ama kaybolmuş bir adam. Johnny karakteri, sinema tarihinin en zorlu ama unutulmaz portrelerinden biri.



Bu karakterler başarısız olurken bile bir şey anlatır: Toplumdan dışlananın, sesini yükseltmeden var olması bile politik bir eylemdir. Onlar kaybetmiş olabilir. Ama hikayeleri asla kaybolmaz.