Skip to main content

Büyük yönetmenler bile bir yerden başlamak zorunda. Bu listede, daha sonra sinemayı dönüştürecek isimlerin ilk uzun metrajlarına bakıyoruz. Kimisi biçim arıyor, kimisi tema kuruyor, kimisi şimdiden damgasını vuruyor. Hepsi “yeni bir dilin doğuşu” hissini taşıyor.


Küçük bir bütçeyle büyük bir kurgu. Kimlik, takip ve zaman sapması… Nolan sinemasının tüm sinyalleri burada.

Bakış, melankoli ve gençliğin kırılganlığı. Coppola’nın ilk işi olmasına rağmen atmosfer yaratma gücü etkileyici.

Doğaçlamanın ve duygunun ön planda olduğu bu New York portresi, Amerikan bağımsız sinemasının temel taşlarından biri.

Kopenhag sokaklarında geçen, kirli, sinirli ve enerjik bir suç filmi. Refn’in tarzı burada doğuyor.

İskoçya’da çocuk olmak, suçla büyümek… Sessizliğin, bastırılmış duygunun ve çocuk bakışının sinemaya dönüştüğü ilk film.

Açlık grevine giden mahkum Bobby Sands’in bedenindeki direniş. Estetikle politikanın ilk kez bu kadar sert buluştuğu bir başlangıç.

Spiral bir zihin, matematik ve delilik. Siyah beyaz, düşük bütçeli ama yüksek gerilimli bir ilk iş.

Henüz sınırları esnetmeye başlamışken bile Apichatpong, zaman, beden ve hafıza üzerine kuruyor sinemasını.

Sadece 19 yaşındaydı. Ama annesiyle ilişkisinden çıkan bu patlayıcı film, onun ne kadar kişisel ve stilize bir dil kuracağının işaretiydi.



📽️ Bu filmler sadece “ilk işler” değil; bir bakışın, bir dünyanın ve bir sinema dilinin doğuş anları.
Sinemada ilk adımlar bazen en saf, en içten adımlardır.